19 Temmuz 2009 Pazar

Kendimze dair…

Kendimize dair…
Hayat denen deryada dönüp arkamıza yani aslında çok şey yaptığımızı sandığımız geçen onca yıllara baktığımızda, oturup saatlerce ağlamamız gerekirken ne kadar aciziz ki hala o lüzumsuz şeylerin peşinden koşmaktayız. Hala kendimizi kandırmak için uğraş veriyoruz neyin ne olduğunu bildiğimiz halde.

Bize kalacak olanın sadece yapmış olduğumuz ve yapmayı planladığımız eylemlerin doğruluğu ya da yanlışlığı olduğunu, çevremizdeki insanlara, olaylara, gerçeklere, sevdiğimizi sandığımız ailemize, dostlarımıza karşı takınmış olduğumuz tutumumuzun ne kadar önemli olduğunu bildiğimiz halde bu ne kaçış… Bu ne serzeniş… bu ne çaresizlik takıntıları hala anlamış değilim.

Hayatı sadece bizim gördüğümüz o küçücük, o dar çerçevelere sığdırma arzumuz ne kadar komik ve ne kadar acı. Bu acılar içinde maruz kaldığımız ya da bırakıldığımız o ızdarapları hemen unutabilecek kadar sersem oluşumuz, körlüğümüz, sağırlığımız, dilsizliğimiz, vefadan bihaber yaşamaya çalışmamızsa cabası.

Bize bahşedilen onca nimetlere karşılık takındığımız vurdumduymazlığa ne demeli? Ya nankörlüğümüz, göz açlığımız, bencilliğimiz peki? Tüm bu güzelliklere ve hatta acılara karşı hemen unutmalarımız, unutkanlıklarımız…
Nereye kadar gidebilinir o da muamma ama söylenebilecek tek şey umutvar olmak, iyiyi, güzeli düşünmek ve onu bulmak için tüm bu sıkıntılara katlanabilmek olur galiba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder